Sınır Koymak
– Oyuncaklarını her zaman kendisi mi toplar?
+ Bazen kendisi toplar.
– Dondurmayı hep yemekten önce mi yer?
+ Çok ağladığında veriyoruz.
– İstekleri ağladığında hep yapılır mı?
+ N’apalım çok çalışıyoruz, az görüyoruz; ağlamasına dayanamayınca yapıyoruz istediğini.
-Bez bırakıldıysa tekrar bağlamanız doğru değil, öğrencimize biraz zaman verelim.
+Hocam koltuk, halı hiçbir yer kalmadı; bağladık bugün…
Karşınızda okul öncesi dönemde ebeveynlerin ortak sorunu, ‘’sınır koyamamak’’.
Yaşadığımız çağ her birimiz için otoritemiz dışında kontrol mekanizmaları üretiyor. Kendi hayatlarımızın sınırlarına da istediğimiz ölçüde hakim olamıyoruz bir türlü. İşin içine bir de çocuklar ve onların sınırları girdiğinde daha da zorlanıyoruz. Bazılarımız yaşadığımız sıkkınlıkları çocuklarımız yaşamasın diye onların sınırlarını epey geçirgen ve esnek tutuyor, bazılarımız ‘’hayat zor, disiplinle büyümeli’’ düşüncesiyle parmak kanatan keskinlikte sınırlar çiziyor. Bu iki tutum da çocuklar için maalesef iyi değil. Ama en kötüsü ayrı zamanlarda yaşanan aynı durumlar için farklı tepkiler veriyor olmak. Yani bu iki uç arasında salınmak ve doğru noktayı hiç belirleyememek.
Nedir sınır?
Bir şeyin bittiği nokta sınırdır.
‘Ben’in, başkasının alanına –çocuğumuz dahi olsa- müdahale edemediği yerdir .
‘Çok küçük.’, ‘Ama o benim bir parçam.’, ‘Daha konuşamıyor bile…’ demeyin. Çocuklarımız var ve sürekli değişiyor, gelişiyorlar. Bu gelişime ayak uydurabilmek için bizler de kendimizi değişime açmalıyız.
Anne-baba-çocuk ilişkisinde sınırları belirlemek hiç kolay değildir. Özellikle anne ve bebeğin bedenleri başlangıçta birdir. Rahimde gelişmeye başladığı ilk andan itibaren bebeğin tüm ihtiyaçları anne tarafından karşılanır. Doğumla birlikte bebeğin ihtiyaçlarını doğrudan gidermek sorumluluğuna baba da ortak olur ve çok uzun bir süre bebek için her şeyi ebeveynleri yapar. Bu durum çoğu zaman anne-babanın çocuğun sınırının nerede başlayıp nerede bittiğini doğru tespit edememesine neden olur. Kafa karışıklığı temelde iki noktada yaşanır, ‘İsteklerimizin ne kadarını yaptırmalıyız?’, ‘İsteklerinin ne kadarını yapmalıyız?’. Derin bir nefes alıyoruz ve bir gerçeği fark ediyoruz: Çocuklar kendi seçimlerini yaparlar ancak onların sınırları ebeveynler belirlerler.
Çocuklar istekleri, zevkleri konusunda çok nettirler: Aralık ayında okula mayosuyla gelmek ister ve bu konuda nettir. Çünkü beyin gelişimi ve dolayısıyla psikolojik gelişimi tamamlanmadığından kendileri için iyi olanı her zaman seçemezler. Ancak ebeveynler çocukları için doğru çerçeveyi oluşturacak fizyolojik ve psikolojik yeterliliğe sahiptir. Çocukların, ebeveyn tarafından çizilen çerçeve içinde seçim yapması, hem sınırları çocuğun fark etmesi açısından hem de çocukların karar vermelerine imkan sağlayarak onlara -tabiri caizse- ‘’patron benim’’ duygusunu yaşatması açısından önemlidir.
Balkondan sarkıp o kuşu yakalamak isteğinde çok kararlı olabilirler ya da tüm hayatları boyunca sadece makarna yemeğe karar vermiş olabilirler… Örnekler artırılabilir ve her örnek için ebeveynlerin kafasındaki soru işaretleri değişebilir: ‘’Konu hayati mi yoksa değil mi?’’, ‘’Bu istek sınırların içinde mi yoksa değil mi?’’, ‘’Çocuğum sınırlarının farkında mı?’’, ‘’ Benim çizgilerim yeterince net mi?’’, ‘’Sınırlarımı esnetmemek onun için gerçekten bu kadar gerekli mi?’’…
Sınırlar çocuklar için neden önemlidir?
Sınırlar belirsizliği yok eder. GÜVEN ORTAMI YARATIR..
Çocuk algısında sınır; hem delinecek duvarlar hem de güvende olma hissini yaşatan ihtiyaçlardır.
Çocuklar potansiyellerini keşfetmek isterler; ne kadar yükseğe tırmanabilir, hiç durmadan ne kadar zıplayabilir, ne kadar hızlı koşabilir? Çocuklar sınırları da keşfetmek isterler; o yemeği bitirmemek için ne kadar direnebilir, yeni bir oyuncak alınmadığı için kendini yerlere attığında bunu ne kadar sürdürebilir, o kıyafeti giymek için ne kadar ağlayabilir? Bu davranışları istediği sonuca ulaşmasını sağlar mı? Bunları hep deneyerek öğrenirler.
Durmasını gerektiren her nokta aşacağı bir duvar olarak karşısına dikilir ve sınırları zorlar ancak diğer taraftan sınırların onu güvende tutacağını bilir ve onlara ihtiyaç duyar. Anne babayı hep dener, onların bir ağızdan ‘dur’u, ‘yap’ı, ‘sakin’i çocuğa iyi hissettirir.
Yıllardır oturduğunuz semtinizde plansız yol çalışmalarının başladığını düşünün. Arabanızla çıktığınızda hedefe kaç dakika sonra varacağınızdan eminsiniz ancak trafiğe açılıp kapanan sokaklar sizi her yolculuğunuzda yanıltıyor. Ne hissedersiniz? Bu duyguyu iyi kavramanızı öneririm. Çünkü çocuklar da sürekli değişen sınırlar karşısında böyle hissederler. Bu sebeple net ve öz sınırlar çocuğun hayatını kolaylaştırır.
Peki aile büyüklerinin eve gelmesi…
Ebeveynlerin net oluşu, çocukların kendi sınırlarını içselleştirmelerini sağlar. Bu gece de birazcık geç uyu diyen dedeye ‘Ama uyku saatim geldi, uyumalıyım.’ diyen yavrunuz sizi şaşırtmamalı.Tabi siz netseniz.
Yaklaşım nasıl olmalı?
Bazen çocuklar çok zorlarlar… Yemeği mi uzattı? Öyleyse arkasından gelen hikaye saatinin zamanından aldı. İki hikaye yerine bir hikaye okunmalı.Ancak bu yemek saatinde çocuğa mutlaka bildirilmeli. Yapılmaması gereken durum uzayan yemek saati için yarın havuz yok demektir. Çünkü çocuğun neden sonuç bağını kurmasını engeller ve çocuk durumu anlayamaz dolayısıyla ceza olarak kodlar. Çocuğun sonuçla hemen karşılaşacağı yöntem tercih uygulanmalıdır.
Doğru yaklaşımı az ve öz sınırlar, net, sakin, tutarlı davranışlar şeklinde kolayca özetleyebiliriz. Anne babanın ortak dili konuşuyor aynı kurallarla hareket ediyor olmaları asla değişmemesi gereken tavırdır. Sınırlar dört yaş ve sonrasında ailecek belirlenmeli, tüm aile için geçerli olmalıdır.
Mod Koleji PDR Birimi